31 Ağustos 2015 Pazartesi

Can sıkıntısıyla ortaya çıkan Patlıcanlı Domatesli kahvaltılık sos (Ajvar)




Temmuz 15den beri boşum.
çok ama çok sıkıntılı zamanlardayım.
her saniyesini planlayan bir kontrol ucubesi olduğum için bu bomboş yaşantı bende akıl kıtlığına neden oldu.
çalışacak sınavlar bitti, okullar tatilde öğrenci yok. 
piyasada güzel dizi film yok vakit geçirmelik.
yemin ederim yeni çıkan bütün şarkıları biliyorum spotify popüler 100 listesi gibi kafam. 

boşuktan yaptığım bazı eylemleri sizinle paylaşmak isterim ki bu eylemler 20 yıllık aşırı aksiyonsuz hayatlarına bir nebze de olsa macera getirmeye çalışan her ev hanımımın kilometre taşı olan ortak noktalar.
1) buzdolabı temizlemek;
çok mutluyum. allahtan kurban bayramı yaklaşıyor da bir bahaneye büründürebiliyorum yaptğm eylemi. maksat "dolap boşalsın,zaten pislenmişti ehe" falan diyorum da canım sıkılmasa hayatta umursamam. kocaman danayı sıkıştırıp dolaba koyarım direk kollu bacaklı biçimde.
sonuçta her şekilde donuyor.

2) çeyiz sandığını açmak.
ne varsa çıkarıp katlayıp geri koymaktan ibaret olan eylem.
bir mantığı yok. bu listedeki en fantastik eylem.
"bu dantellere yazık çürüyor burda, yepyeni örtüler bir kere kullanmadım, peçeteleri çıkarayım bari bidahaki misafire, aah aah çeyizlerim, bekarken hep yatardım vs." şeklinde duygusal tripler ve hayıflanmalarla son bulur. 

3) kışlık giysileri yer altından çıkarmak.
bazayı açıp hepsini yıkayıp tekrardan dolaba koyarak müthiş bir vakit kaybı yaşatan eylem.ama ağustos ayında kışlık çıkarmak evet ağustos.evet. çünkü babanem ağustosun onbeşi yaz onbeşi kış derdi. çünkü kadının mevsimleri matematiksel hipoteze dökme hakkı var. onun zamanında belki ağustosun 14.ünün gecesi yağmur dolu sel falan oluyordu. her şey düzenliydi. şu an el birliğiyle insan ırkı gezegenin tüm bayan akrabalarını "incittiği" için mevsimsel olaylar yaşanmıyor artık. birden kar yağıyor bazen cehennem sıcağı oluyor. ben çocukluğumdan beri baharlardan nefret ederim. hele ilk bahar. ilk bahardan öyle nefret ederim ki ölüm döşeğinde olsa bir yudum su vermem ilkbahara. sebebini bilmiyorum itici bir pislik bence. herhalde aşırı içten beddua etmişim. tuttu galiba. belki de iklimin mahvolmasının sebebi küresel ısınma değil de küresel bedduadır.
ben bedduanın gücüne inanırım.
benim arkamdan konuşup alay eden birini sadece beddua ile bayılttım.
evet beddua çünkü bedgörl

4)internete sarmak
herkesin yaptığı ama aşırı boş adamların bokunu çıkardığı eylem. trollük, sağa sola sataşıp kavga etmek, kadınlar klübünde takılıp kocasından şikayet eden,kaynanasından nefrete eden,görümcesiyle kavga eden kadınların hayatlarını düşünmek,öyle düşünmeme rağmen,facebookda milliyetçi yazılar yazmak, twitterda atanamayan öğretmen etkinliğine katılıp sabaha kadar tt kasmak,top 100 anime opening song araştırmak,güvelenme sorunum olmamasına rağmen ya güvelenirse diyerek evdeki güveden nasıl kurtulur içerikli sayfalarca makaleler okumak,kimsenin okumadğını bile bile milliyet haberlerinin altına sayın bakanım bu uygulama çok yanlış! yazmak, işte böyle bir hayat...neden suriyeli çocuk kadar başı boş bu bloğa birden bire yazılar ekleniyor sandınız? :D

4)kışlık gıda hazırlamak.
eskiden kışlar çetin, yol yok,olan da kapanıyor,evlerin kileri var.her mevsim her şey yetişmiyor.kış ortasında elinde domatesle geleni belediye başkanı yapıyorlar.
bu yüzden bu tarz şeyler süper popüler bir yaz eylemi.neden hala yapıp duruyorz bilmiyorum. evet kendine münasır bir tadı var kış hazrlıklarının. salça olsun tarhana olsun erişte olsun hepsi leziz ötesi leziz oluyor. hazır gıdalarda bulunamaz bir lüks.
ama performans gereksinimi çok fazla.salça mesela sabah bi başlıyosn aksama kadar... ateşin başında endonezya yerlileri gibi upuzun çubuk karıştır babam karıştır.el kol bacak yanık içinde kalıyor. yüzlerce kilo domates al, tabi yüzlerce lira para ver. sonunda 30-40 kavanoz çıksın. manyak bir olay. aşırı yorucu. annem geçen sene fenalaşmıştı salça yaptığımız gece yorgunluktan. o derece yani...
ama bikaç gün önceden kapkacak mekan ayarla, ondan önceki gün domatesleri doğra salsın,o gün komple gidik zaten,iki güne de kendine gelemiyosun.kafadan bir hafta gidik. müthüş ötesi zaman alıcı olduğu için ev hanımlarının gözdesi salça ve tarhanadır. tarhana da öyle az değil o da...neyse tarhanaya bugün bulaşmayacağım , başka gün takarım kafama...
sonuç olarak listedeki tüm eylemlerin yanında tik var bende. bugünde son maddeye dair bir şeyler yaptım.

Patlıcanlı Domatesli kahvaltılık sos (Ajvar)

Malzemeler:

2 patlıcan
yaklaşık 20 domates (büyüklüğüne göre değişiyor.)
yarım kilo sivri biber
2 adet kapya biberi (kırmızı köz biber)
orta boy 6-7 diş sarımsak
2 çay bardağı sıvı yağ
2 dolu yemek kaşığı hazır salça(biber veya domates olabilir)
2 silme tatlı kaşığı şeker
6 silme tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı sirke
karabiber
arzuya göre pul biber veya diğer baharatlar(sos patlıcanlı olduğu için değişik baharatları da kaldırabilir)

Yapılışı:

yeşil ve kırmızı biberler menemenlik veya daha küçük doğrandıktan sonra oldukça geniş bir tencereye yağ eklenerek ısıtılan yağda kızartılır. kızaran biberlere rendelenen domatesler eklenir (en zor kısmı bu rendelemekten kol kopuk sol elle yazıyorum)kokusu çıkana kadar pişirilir. daha sonra salça,sarımsak,baharatlar ve sirke eklenerek biraz daha pişirilir. yaklaşık (20-25 dakika)

kaynamaya devam ederken temiz kavanozlara konur. canınızı seviyosanız kavanozları havluyla tutun. yoksa cildiniz freddy kruger gibi olur. kavanozların ağızlarını kağıt havluyla temizleyip temiz kapakları kapatın.


bu arada şunu söylemek isterim. yeni kapaklar pis kalmasın da kışlığımı bozmasın diye bulaşık makinesinde yıkadım. yine de yeterli gelmedi. anneme elimde de yıkamalı mıyım dedim. keşke makineye atmasaydın genleşir dedi. GENLEŞİR dedi. 2 üniversite bitirdim. temel ve ortalama fizik ve kimya bilgim var. mantıken kavanoz kapağının integralini falan alıp genleşeceğini hesaplamam lazım ama bunu hiç düşünmemiştim. ehe temiz olsun ehe diye salak salak attım makineye.annem ise ilkokul mezunu. ama işte tecrübe bebeğim. kadın beni entellektüelitesiyle ezdi geçti.şu anda dua ediyorum,inşallah tutar kapaklar ve umarım güzel olmuştur.
pek bir şey çıkmadı ama beni oyalamaya yetti :D













16 Mayıs 2015 Cumartesi

Postacı Kapıyı Bin Kere Çalar: Peki Nerde Kaldı Çİft Renkli Kurabiyeler?




Öncelikle selamun aleykum. sonralikla Aleyküm Selam. 
Hemen konuya giriş yapayım: Akıl hastası bir postacımız var. Sorunu ne anlamiyorum.akşam 6 gibi geliyor.Ve kargo veya posta getirdiğinde zili caliyor ve yukarı gelmiyor. ancak "yukarı gelin" dedigimde geliyor. Adını edbırd koydum. Cünkü bu saçmalığı sadece vampirler yapiyor. Sanırım o da 1500 yaşında hayatın sillesini yemis bir vampir. Gencliginde kraliçe viktoryanin gizli aşığıymış ama şu an ssklı bir işi olmasi onun icin daha iyi bir hayat plani.




                                           postacı (temsili)


Davet almadan iceri giremiyor olsa gerek. Fakat bir vampire yakışmayacak derecede sıkıntılı bir tip. Dakikalarca imza atacagım yeri arıyor. Bulduktan sonra defalarca kontrol ediyor. Ben nikahımda bu kadar dikkatli imza atmadım. Adam beni öyle geriyor ki "İnş. ö'nün noktasını falan unutmamışımdır yha :s" şeklinde düşüncelere boğuluyorum adam gidince. bugün tabi ki tuhaf bir adam olduğu için alt kattaki süper yapışkan komşumun tebligatını bırakmaya çalıştı. Alt kattan geliyor. Neden bırakıp bana geçmiyor ki? diye düşünerek bu işin içinde bi iş var kesin dedim. ve postaciyla amansız bir mücadeleye giriştim. o uzatıyor, ben almam diyorum. o uzatiyor, ben yok diyorum. şimdi alsam bu adam bana yine fütürsuzca imza attıracak...Allah bilir elalemin boşanma dilekçesine mi imza atıyorum, haciz belgesine mi atıyorum bilmem. Zımbalı mektup. Açıp bakamazsın da... Almam dedikçe "Siz alin kötü bişey değil" diyor adam. Ne bilsin adam normal veya iyi seylerin standartım olmadığını. Takipçilerim az buçuk bilir. Yumurta savaşının ortasinda kaldim ben 25 yaşında. Bir insanın bunu yaşama ihtimali nedir ki?...
Dogal olarak mücadele sonlanmadi. Almam diye tutturdum. Postaci ağlamak üzere adamcağız. "Lütfen alın,komşuma verin,alır o"dedi diyor. 
"Madem kadınla karşılaştın verseydin, mantıklı mi bu" diyorum. "Bi hanım açtı kapıyı Musait degilmiş" dedi. ya müsait olmana gerek yok postaci için. Kapidan alcan kapatcan. Benim çamaşır sulu pijama ve sabah topuzuyla kargo karşılamışlığım var. Hatta düşündüm de pijamasiz kargo karşılamamışlığım yok ya. Cünkü çok erken geliyorlar. Artık bir baykuş alıcam bu ne ya. Hadwig koyarim adını. Getirir Götürür neyim varsa. 
konudan iyce koptum...
Evet, alıp almama mevzusu. En son adam ikna çabalarının yersiz olduğunu anladı. ve vazgeçiyordu ki alt kattaki deli komşum "kız al onu kötü bişey değil, ben müsait değilim kurabiye yapiyom da bu arada sende kol var mi benimkiler koptu da"gibisinden bisey dedi. "Allaaah kaç kaç! yine bişey istiyo bu" diyerek aldim kağıdı. bütün akşam bekledim. Ne gelip kağıdını aldi, ne de kurabiye getirdi.

Saat 11 de "eeah ama başlarım bu işe" diyerek mutfaga girdim.Küçücük suratlı tatlı bir kızdan öğrendiğim bu tarifi uzun zamandir deneme niyetindeydim zaten. Simdi cay da demleniyor... Kocamla film izlerken kıtırdarcaz. 
kağıdı ne mi yaptım?
Fırın kağıdım bitmişti de😂


Tarife gelince:

Malzemeler:
1 yum.
1 su b. pudra şekeri
yarım pkt margarin
2-3 yemek kaşığı kakao

1 pkt vanilya
1 pkt kabartma tozu
kıvamına göre un.

Yapılışı:

ilk önce margarin eritilip az miktarda soğutulmalı. bu süreç beklenirken pudra şekeri ile yumurta çırpılıp boza kıvamı verilir. daha sonra yavaş yavaş erimiş margarin eklenir. çırpılmaya devam edilir. Vanilya ve Kabartma tozu eklendikten sonra. un ile ele yapışmayan ama yumuşak bir kıvam elde edilir. Hamurun yarısı ayrılıp bir yarısı kakao ile tekrar yoğrulur. ikisi üst üste açılarak rulo yapılır ve rulo buzdolabının buzluk kısmında 20-25 dk şoklanr(dondurulur) çıkarılıp kesilerek fırın kağıdı;) serilmiş tepsiye dizilerek 180 derecede 13-14 dk pişirilir.

Afiyet olsun






22 Şubat 2015 Pazar

Fırtına Gibi Döndüm : Boşnak Mantısı



Fakirlikten ölmesine rağmen 6 çocuk yapıp hepsini sokağa salan,ilgilenmeyen bir anne kadar umarsızca bu bloğu açtım ve adeta sokağa saldım,terkettim.Çok pişmanım. 
belki 2 ay oldu yazamayalı. Evde tam potansiyel yemek yapmaya devam tabiki... ama buraya ekleyemiyorum. hepsinin fotoğrafını çektim kamerada duruyor. fotoğrafların rötüşü,tarifler, yazılar derken en az 1 saatimi alıyor. bu aralar ekstra durumlara verecek değil bir saatim 1 dakikam bile yok. 
her gün değil ama ders vermeye başladım. ve uykumu düzene soktum. artık maksimum 7 saat uyuyorum. tembellik yapmıyorum yatakta.bu yıl son defa giriyorum sınava. ve korkuyorum. bir "atanamadınız" yazısı daha görmeye halim kalmadı çünkü. bu yüzden oldukça tempolu gitmeye çalışıyorum.
öğrenciyken yemek yemeye giderken zaman kaybını düşünüp sinirlenirdim. şimdi olmayan zamanı türetiyorum adeta çamaşır asarken pcden ders videosu dinliyorum. o hale geldim.Die hard'daki bruce willis, Kaçak'daki Dr. Kimble gibiyim.Filme,diziye, müziğe hasret kaldım.tuvalete falan gittiğimde yarısında kestiğim kore dizisinde acaba neler olmuştur diye düşünüp senaryo türetiyorum izlemiş gibi olmak için.
ama bugün pazar olduğu için uzun süre sonra bir gün izin verdim kendime. ve bu izni tabi ki esas meditasyonum olan yemek yapmakla değerlendirdim. 45 dakikaya hallederim dediğim tarif 1 saat 45 dakika sürdü!
benim gibi yufka açma özürlü bir insanın bu kadar oyalanması normal ve hayatımda yaptığım en uzun süren yemekti.ama değdi. kesinlikle emeğimin karşılığını aldım,lezzeti 10 numaraydı:)

Kaç Kişilik:4-6

Malzemeler:

Harç için:
sıvı yağ
250-300 gram kıyma
veya
4-5 orta boy patates
2 orta boy soğan
karabiber
tuz

Hamur için:
1 kiloya yakın un
su
tuz

araya sürmek için:
100 gram tereyağı
Yarım çay bardağı zeytinyağı
yarım çay bardağı süt

üzeri için:
sarımsaklı yoğurt

Yapılışı:
Önce harcı hazırlamakla başlıyoruz. Orijinal tarifinde tabi ki kıyma var. Patatesli yapan da var. Ben"bi daha mı gelecez dünyaya?" diyerek hem patatesli hem kıymalı yaptım. karıştırdım yani harçları. Hazırlarken; tavaya bir miktar sıvı yağ gezdirerek ısıtıyoruz, küp küp kestiğimiz patatesleri ekleyerek 10-15 dakika kızarttıktan sonra 5'er dakika arayla kıymayı ve ince ince doğradığımız soğanları ekliyoruz. Karabiber ve tuzunu da ekleyerek 5 dakika kavurup altını kapıyoruz. Hamura dağıtırken en azından ılık olması gerekir harcın.

Hamuru yoğurmadan önce araya sürmek için olmak için olan yağlı sütlü tüm malzemeleri tavaya ekleyerek kısık ateşte birbirlerine karışması,erimesi için bırakıyoruz. 

Unun ortasını açarak 4-5 çay kaşığı tuz ekliyoruz. ve suyunu yavaş yavaş ekleyerek yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Buraya yazması çok kolay ama o hamur yapış yapış, kıvamını bulana kadar sinir oluyorum ben:)

hafif yumuşak bir hamur elde edince hamuru iki parçaya ayırıyoruz. Birer birer açacağız. Büyük ve temiz bir yere (tezgah veya masa) az miktarda un ile bezelerden birini bırakıyoruz. Üzerine önceden eritip ılıttığımız yağlı sütlü sostan sürüp elimizle hamurun her yerine dağıtıyoruz. Amaç bu sıvıyla hamuru yumuşatıp daha kolay açılmasını sağlamak. Daha sonra elimizle çekiştire çekiştire hamuru açmaya başlıyoruz. mümkün olduğunca yırtmamaya dikkat edip kenarlarından çekiştiriyoruz. sık sık sostan sürüp hamurun yumuşak kalmasını sağlamak lazım. ilk başlarda ortaları kalın kalıyor ama çeke çeke açılıyor.

hamurun açması tamamlandıktan sonra çemberin dış tarafına ılımış kıymalı harçtan diziyoruz. harcın dış tarafındaki hamuru harcın üzerine katlayarak içe doğru yuvarlıyoruz. neresi inceyse orayı fazla kalın yerleri az yuvarlayabilirsiniz.ortaya kadar gidip hamur kalmayınca ortada kalan ince yufkayı keserek sarma şeklinde bir çember elde etmiş oluyoruz.

bu çemberde 2-3 parmak kalınlığında keserek kenarlarını yuvarlayarak tepsiye yerleştiriyoruz.
iki hamur bezesi için de bunu yapınca kalan sütlü yağlı sosu üzerine dökebilirsiniz. zaten dibini yağlamıyoruz. her tarafının güzel kızarması için yağlı kağıt kullanmayın derim.

5-10 dakika dinlendirip önceden ısınmış 200 derecelik fırında üstü kızarıp güzelce pişene kadar tutuyoruz. üzerine sarımsaklı yoğurt ve kırmızı biberli sosla sunum yapabilirsiniz. 

Afiyet olsun...





















22 Ocak 2015 Perşembe

Karabasan bile ters oluyor bana: Kuşyuvası Poğaça


Saat sabahın üçü şu an. uyuyup uyanıp yemek yaptım biraz önce. İnsanlar uyuyamayınca ne yapıyor acaba?Çok merak ediyorum çünkü ben başka bişey bilmiyorum; uyuyamayınca yemek yapıyorum. Çocukken de uyuyamayınca yemek yerdim. Ben neden yemeğe kafayı takmışım ya?

Bu gece insani saatlerde uyumuştum aslında. Yatarken saat 12 yi biraz geçiyordu.Her zamanki klasik ritüllerimi yaptım, dua okudum,o gün yaşadıklarımı, yarın yapacaklarımı düşündüm, ben ölsem kim daha çok üzülür diye hayal kurdum, keşke özlem özden elenmeseydi dedim.pucca da parayı bulunca bok gibi yazmaya başladı dedim. Bu noktada uyuyakalmışım demek isterdim ama diyemiyorum. Bi acayip bişey yaşadım bu gece. Karabasanın tersi oldu bana. 
Neyim normal ki... Karabasanın biyolojik açıklaması şudur: beyin uyanır,vücut uyanmaz. ve sistem çöker. O anda ayetel kürsi ile restart atmanız gerekir. Benimkisi tam tersi oldu. Beynim uyudu,rüyalar-kabus daha doğru olur-hatta şuna kısaca gece terörü diyelim- gördüm. Ama salak beynim vücuduma uyu (hareketsiz dur) komutu vermeyi unuttu. Vücudum tamamen bilincimin yarısı uyanıktı. Dağılmış saçımı topladım,yastığın soğuk tarafını çevirdim,telefondan saate baktım 1:11 di,bütün bunları yaparken bi yandan da rüya gördüm.Rüyamda bellatrix (kimdir diyenler için)



temsili değil :Harry Potter'ın baş düşmanı olan voldemortun en önemli yancısı 

Bellatrix karısı, kuşyuvası gibi saçlarıyla beni kara büyüyle tehtid etti. İstediğini yapmamı istiyordu. Voldemorta özel ders vermemi istiyormuş ama ingilizce. Ben dedim sadece konuşabiliyorum ingilizce anlatamam hatta bunu ingilizce söyledim. Ama kadın ikna olmuyordu. "O zaman nicer dicer al,Satıcılığını yapıyorum" dedi. Dedim var bende alamam, Hatta soyucusu çok iyi. Kadın iyce sinirlendi. Tam asasını kaldırdı ki kocam "iyi misin" diye seslendi.
O seslenince açıldım.Ben o ana kadar uyanık olduğumu sanıyordum! Ama bişeyler mantıksız geldi. Normalde hemen uyuyamadığımı biliyor,hareket ettiğimi görünce şaşırmaması lazımdı.Sanırım ekzantrik hareketlerin dibine vurmuşum. 
Yani uyanmışım aslında. Ama uyanmış gibi de değilim sanki hayal görüyormuş da biri seslenmiş gibiyim. Ama vücut ısım yükselmiş,gözlerimi açamıyorum, ağzım kurumuş bu açıdan da uyuduğum kesin. O zaman bilinçli hareketleri nasıl yaptım.Zaten böyle bir hayal kurar mı insan ya bu saçma sapan rüya koleksiyonuma ekleyeceğim bir başyapıt daha.Sonuçta yaşadığım en manyakça tecrübeydi. Benim için bile fazla. Dudağımın sağ altında yaşadığım şeyin anormal olduğunu anlamamla beliren son derece şık bir uçuk var hatta şu anda. O korkuyla bir daha da uyuyamadım tabi. En iyi rehabilitasyonum olan bişeyler fırınlamaya karar verdim. Adını da kuşyuvası poğaça  koyuyorum kahrolasıca bellatrixin saçları yüzünden aklıma başka isim gelmiyor

Malzemeler:
3 ufak patates(ya da 2 orta)
1 minnak soğan
1 dolu tatlı kaşığı domates salçası veya 1 domates rendesi
2 yemek kaşığı sıcak su
Kİmyon
Karabiber
Tuz

Hamur için:--->tıktık

Üzeri için: 1 yumurta sarısı

Hazırlanışı:
Elinize biraz un alarak mandalina boyutunda parçalar kopararak pürüzsüz olana kadar yuvarlayın. ve 3 parmağınızla üzerine bastırarak tabanına tereyağı sürülmüş tepsiye yerleştirin. 

Hepsini yerleştirdikten sonra tepsi mayasının gelmesini beklememiz lazım. en az 20 dakika. bu sürede harcı hazırlıyoruz. Patatesleri mümkün olduğunca minik karelere bölerek yağı ısınmış tavaya atıyoruz takribi 10 dakika sonra aynı şekilde çok küçük doğranmış soğanları ve baharatı da ekliyoruz. 5 dakika çevirerek pişirdikten sonra domates salçası veya rendesini 2 yemek kaşığı suyla ekliyoruz. bu aşamada eğer bol yağda kızartıyorsanız önce yağını süzmenizi öneririm domatesle birlikte çok fazla kızgın yağ iyi bir fikir değil...
Son malzemeleri de ekleyip 3-4 dakika bekledikten sonra altını kapatıp 5 dakika soğutuyoruz. Tepside mayalanmış poğaçaları yaklaşık 1 litrelik su şişesi boyutundaki kapak vb. bişeyle bastırarak içeri doğru bir çukurluk oluşturuyoruz. BU çukura harç gelecek. Harcın olmadığı kenar yerlere yumurta sarısı sürerek önceden ısınmış 180 derecelik fırında yaklaşık 16-17 dakika pişiriyoruz. 

Afiyet olsun














9 Ocak 2015 Cuma

Tuhaf bir kovalamaca ve Reddedilemeyen Tat Orman Kebabı



Birkaç gündür uzak kaldım bloğumdan. Çünkü bu tarz ekstra zaman isteyen durumlara karşı vücudumda yakıt yok.Soğukta bir sürüngen gibi hareketlerimi yavaşlatıp tasarruf yapıyorum. Mesela en zor ısınan yerlerim uzuvlarım. Parmaklarımı mümkün oldukça kullanmıyorum. Bir çolak gibiyim bu günlerde.Kombi kurtuluş zamanı nineleri gibi hiç durmadan çalışıyor. Ama nafile. Kombinin üzerinde bir çift kuşumuz var. Koca popolu iki güvercin. Nefret ediyorum onlardan. Oldum olası kuşları sevmem. Doğuştan gelen bir nefret. Kuş yuvalarını falan taşlardım küçükken. Üniversitede tüm derslerimi bir kerede verdim sadece Ornitoloji (=Kuş bilimi) dersinden kaldım. Sevmeyişimin en büyük nedeni artık uçamaz hale gelecek kadar obez oluşları bir de ani ve kestirmesi güç hareketler yapmaları. Ben zaten zor adapte oluyorum günlük hayata. Ani şeyleri  nasıl kaldırabilirim?
Bu iki kafadar tahminimce karı kocalar sürekli kombinin üstüne tüneyip orada uyuyorlar. Kombi kafesinin kapağını aç kapat ayağa sıkışsın oraya gene de gitmez mesela. Öyle pis yapışkan huylu hayvanlar. Bununla kalsa yine iyi. O kadar fazla sıçıyorlar ki. Allahım böyle bir sıçmak olamaz sanki bütün gün mısır hıyar yiyip su içmişler. Balkonu mahvediyorlar. Hastalıklı mı neyli belli değil. Bende istemiyorum balkonumda bulunmalarını ve her gördüğümde kafalarına bir mandal atıyorum. Çünkü kışlayınca gitmiyor dilenciler.
Bu gün balkona çıktığımda yine ordaydılar ama bu sefer 3 kişi olmuşlar. Yavruları falan değil.  Bunlardan daha büyük o güvercin. Belli ki dayıları. Misafirliğe çağırmışlar işte."Gelsene burası çok sıcak beraber sıçarız"filan demişler.Kapıyı bir açtım üçü de bana bakıyor. "Noluyo burda? hayvanat bahçesi mi burası lan?" diyerek üzerlerine yürüdüm. Dayıya benzeyen kanatlarını kaldırır gibi oldu,öbürküler yatıştırdı.
Muhtemelen "Dayı, dur yav bu her zamanki hali bunun"dediler.
"Düşkünler evi mi burası, darülaceze mi? Siz ne haysiyetsiz yaratıklarsınız, pis götü boklular" Diyerek çığlıklar atıyordum. Elime ne geçerse fırlattım; mandal,kağıt,sigara paketi,saksı... Hayvanlarda tık yok. "Öldüler mi lan acaba?" dedim. ve nefret ettiğim bu canlıların öldüğü gerçeği beni şok etti. Ya öldülerse diye korkmaya başladım. Nabızlarını kontrol etmeyi düşündüm. Birazdan FBI burada olacaktı. Bana olay saati neredeydiniz diyeceklerdi. Vaktimin %99.8 inde evdeyim ben. Birinci şüpheliyim. Karşıda balkonumdaki sadece pazen donlarını yıkayan ama atlet tişört vs kesinlikle yıkamayan teyzeye gideceklerdi ve benimle ilgili sorular soracaklardı. O da tabi ki "Ah o kız...Neler çektirdi şuncağıcık kuşlara"diyecekti. Hapislerde çürüyecektim. Kocam bana çakı,bıçak;  kardeşim temiz don getirecekti. İlk önce güçlü bi tanesine yanaşır, zayıflardan haraç alırdım. Sonra da hapisteki zenciyle anlaşır müptelaları gardiyana bildirerek aylık harçlığımı kazanırdım. En sonunda da masumların içindeki pislikleri emer ve ölürdüm.

temsili

O sırada üçü birden havalandı. Ve ben bir bok yağmurunda kaldım. Şimdi şöyle bir durum var. Eğer hayvanları stres altında sokarsanız işer veya sıçarlar. Ve manyak bir karının karşılarında çığlık atması kesinlikle onları stres altına sokar.Bunu bilmene rağmen neden yapıyorsun derseniz; çünkü mecburum. Ben bir keresinde terlik attım bunlara. Kafalarından geri sekti ve UÇMADILAR.
bu üç salağın "mekanın tadı kaçtı yea" tarzında uçuşlarıyla balkon ve ayaklarım bok içinde kaldı. O kadar sinirlendim ki hem hapislere düşüp ölmüştüm hem de boklanmıştım o sırada içimden geçenler yaklaşık böyleydi:

O sırada uçan bi tanesi tuttum. Boynunu kırdım,tüylerini yoldum ve yapacağım kebabın içine koydum. Böylece öfkem biraz geçmiş oldu.
ŞAKA ŞAKA yapmadım.
Yoksa yaptım mı??? :)

Orman Kebabı

Malzemeleri:

300 gram kadar kuşbaşı et :)
1 orta boy soğan
Yarım su bardağından biraz fazla bezelye
1 büyük havuç
2 orta boy patates
1 dolu yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı domates salçası
Tuz
Karabiber
2 yemek kaşığı tereyağı
yaklaşık 2 litre sıcak su

Yapılışı:
Tereyağını tencerede eritip etleri ilave ediyoruz. Etleri bir süre kavuruyoruz. Renkleri koyulaşıp önce sularını salacaklar,sonra da çekecekler. İlaveten küçük doğradığımız soğanları ekliyoruz ve soğanlar ölene kadar etlerle kavuruyoruz. Kavrulduktan sonra unu ekleyerek güzelce karıştırıyoruz. Un hemen yapışacaktır. Bu yüzden hemen sıcak suyumuzu azar azar ilave ediyoruz. Her seferinde etlerin üstüne çıkacak kadar olsun. Başında durup karıştırmalısınız suyunu çektikçe ilave etmelisiniz. Yaklaşık 20 dakika sonra diğer malzemeleri ekliyoruz. Önce salçayı sonra da  5-6 dakika aralıklarla sırasıyla havuç,patates ve en son bezelyeyi ekliyoruz. Ben bezelyem konserve olduğu için en son ekledim. Eğer normal iç bezelye kullanıyorsanız havuçlarla bir eklemelisiniz. Tuzunu ve biberini de ekleyip 5-10 dakika daha pişirdikten sonra yemeğimiz hazır :)

Afiyet olsun:)






6 Ocak 2015 Salı

Olaysız Günüm Geçmiyor Ama Pizzadan Çok İyi Anlarım



Bugün günlerden salı. Benim için aksiyon günü demek. Çünkü Salı günleri semt pazarı var ve ben dışarı çıkmak zorundayım. Dışarı çıkıp sakince eve döndüğüm günler çok ama çok nadirdir. Bunun farkında olduğum için kendimi aksiyon ve maceraya sürüklememeye çalışıyorum özellikle avm,pazar vs. yerlere gideceksem. 
Amerikan filmlerinde pazarlarda herkes mutlu. Aşırı huzurlu çiftçiler yetiştirdikleri aşırı parlak ürünleri aşırı mutlu,sağlığına düşkün ve zengin müşterilerle paylaşıyor. Evet durum bu. Çünkü amerika coğrafi ve toprak olarak özellikle yeşil tarıma çok uygun değil.Ürünlerin çoğu ya laboratuvarlar vari ortamlarda yetişiyor ya da dış ülkelerden geliyor. Nadiren ürün yetiştiren çiftçiler kaldı. Ve nufüsün büyük çoğunluğu meyve sebze alışverişini marketten yaptığı için bunların peşinden koşan insan sayısı da minimumda. E tabiki bu durumda böyle bir ortamda buluşan insanlar birbirine iyi davranıyor ve daha da mutlu olup teletabi yumağı oluşturuyor.
Bizim ülkemizde durum hiç de öyle değil. Türkiyede pazara ucuz diye gidilir. Son. Ve her türden insan oradadır. Toplumun elit kesimi değil aksine toplumun en düşük ve orta halli kesimi.Şişman ve aşırı el arabalı teyzeler, işten çıkıp bir saniye kaybetmemek için jet hızıyla milleti yıkıp geçen abiler,Pazar ortasındaki amaçsız muhabbetten manyakça bir zevk alan ablalar,Ağlayan çocuklar,bebek arabaları,Orta yerdeki şemsiyeler,çığlık atan pazarcılar ve sıkışıklık,aşırı sıcak veya aşırı soğuk ama muhakkak mutsuzluk,yorgunluk,huzursuzluk.



onlarda pazar(olması beklenen)

bizde pazar(gerçekte olan)

Tabiki böyle bir ortamda bir an önce gerekenleri alıp eve dönmek istiyor insan. Bugün de inanılmaz bir soğuk ve tipi vardı. Karla karışık yağmur yağıyor ve sağanak şeklinde. Ve inanılmaz ama aşağıdan yukarıya yağıyor,hayatımda böyle bir şey görmedim. 
Böyle bir günde olaylar, ucuz ve de taze olduğu içi tercih ettiğim ıspanak+pırasacı abinin aldıklarımı hayatımda gördüğüm en pis poşete koymasıyla başladı. Her yer aşırı sulu tabiki ve de bunlar topraklı ürünler. Doğal olarak adamın eli kolu çamur olmuş burası anlaşılır ama neden bütün çamurunu poşete sildin be canım abicim? Tutmaya tiksinilecek kadar çamurlu;şıpır şıpır çamur damlıyor. Anlaşılmaz sebeplerle başka bir poşet isteğim veto edildi. Bende birkaç hafta önceki balıkçı aksiyonumdan dolayı fazla üstelemek istemedim. Oradan hızlıca uzaklaştım tek almam gereken yumurta kalmıştı. 
Yumurta aldığım yer fiyat-performans olarak en iyi yer olduğu için sürekli kalabalık haldedir. Ama bugün adeta izdiham vardı. Sanki tavuklar şu an protesto yapıyor da insanlar korkup yumurta stoklamaya çalışıyor gibi bir hal. Yumurtaları seçmiyorlar adeta saldırıyorlar. Tezgah ufak bir tezgah 1-2 mt. Ve 3 adet ayrılmış kısım var. 
15 TANESİ 4 LİRA:aşırı boklu;yumurtlamamış adeta sıçmış.
15 TANESİ 4.5 LİRA:büyüklük,temizlik olarak normal ama karışık konulmuş heran düşecekler
15 TANESİ 5 LİRA:kocaman,temiz ve aşırı büyük,güzelce dizilmiş

Ne almak istediğinize karar veriyorsunuz,size uzatılan kartona seçerek diziyorsunuz ve de alışveriş sonlanıyor. 
Ama bugün o tezgahtaki kimse o kadar şanslı değildi. Dediğim gibi tezgah aşırı küçük 3 taraftan da seçmek isteyenler var ve de aşırı kalabalık. Ben tezgaha yaklaşır yaklaşmaz olaylar peydah oldu.
Kenarı tam da insanların durduğu yere kadar geldiği için insanların üstüne şıpşıp damlatan bir pazarcı şemsiyesi var bu sebepten de elinde şemsiyeyi açık olarak tutan bi kaç kişi var,tezgahtaki herkeste el arabası var ve tabi ki herkes şişman. Bu durumda sadece aynı anda iki kişi tezgahtan yumurta seçebiliyor. Ama bekleyen 10 kişi var. Saat olarak akşam 4 suları yani pazarın prime time'ı; İnsanların elleri dolu, her yer ıslak,kimse poşetini yere bırakıp aradan sıyrılamıyor,şemsiyesi olmayan veya açamayanların kafasına çin işkencesi gibi su sızıyor,hava soğuk,insanlar yorgun.Ben bir yandan gözlemlerken bir yandan da işimi bitirip gitmek istiyordum çünkü ıslanmıştım,sağ elim çamur içindeydi ve ellerim kopmak üzereydi. Bir olayın patlak vermemesi kaçınılmazdı. 

Bir teyze diğerine"ablacım kaparmısın şunu gözümüz çıktı"dedi. Teyze ona cevaben ters ters baktı ve yumurtalarına döndü. Ablanın kavga isteği kursağında kalmıştı. Ve ben o anda hedefimi bulmuştum içimden "challenge accepted" diyerek kavga libidosu maksimum olmuş teyzeye yaklaştım artık cephem burasıydı bir planım vardı,olmak zorundaydı, Sıra bana normal yollarda gelmeyecekti. Teyzenin kulağına eğilerek "insanlar çok saygısız" dedim. O da bana 2.dünya savaşı müttefikini bulmuş almanya gibi sevinçle baktı. Kafamı kaldırınca yukarıdaki şemsiyenin suyla dolduğunu gördüm birkaç saniye içinde aşağı litrelerde su dökülüp bu insanlar ıslanacaktı. Hamlemi yapmanın tam sırasıydı. Arkadakiler sıkıştırıp ittirince ben de başlarım bu işe diyerek dengemi kaybetmişim gibi sarsılıp direğe tutunarak şemsiyeyi sarstım. O litrelerce su kavga etmek istemeyen şemsiyeli teyzenin şemsiyesinden başarıyla sızıp kavga etmek isteyen teyzenin kafasına ve omuzları döküldü. Kadıncağız sinirden kıpkırmızı oldu. ve işte big bang.
"Burası" dedi "ne biçim yer?doğru düzgün bağlayamadınız mı şu şemsiyeyi allahın belaları!" diye haykırdı. Kalabalıktan nevri dönmüş yumurtacı, teyzeye umulmadık bir biçimde çıkıştı. "ne bağrıyorsun ablacım ya almazsan alma!" dedi. Bunu duyan teyze artık dayanamadı ve elini uzatıp boklu yumurtalardan birini yumurtacıya fırlattı. Yumurta o adama değil de yumurtacının ilkokul çağındaki oğluna denk geldi. Çocuk nedense gülmeye başladı,korkmamıştı çünkü montunun omzundan kırılan yumurta akıp gitmişti ve nedense bu çocuğun çok hoşuna gitti. Kahkahalarla gülüyordu.Yumurtacı adama hayatı boyunca yumurta atıldığını sanmıyorum doğal olarak adam şoka girmişti.Oğlan güldükçe babası daha çok sinirleniyordu. "Kim attı yumurtayı" dedi yumurtacı.Yumurta fırlatıcısı kadın arkamda kalabalıkta kaybolmaya çalışıyordu. Ben de o sırada gayri ihtiyarı arkama baktım ve yumurtacı, kadını rotasına aldı. VE abartmıyorum aynen bu şekilde bir fırlatış yaptı :


O anda adamın fırlattığı yumurta değil güdümlü füzeydi. Aniden eğildim ve "bingo"... adam teyzeyi götünden vurmuştu. Ondan sonrasını hatırlamıyorum içimden kahkahalar attığım kaldı hafızamda ama birkaç metre geriledim. Bağırtı gürültü,tehtidler derken 5 dakika içinde tezgahta kimse kalmadı. Tezgahtar Adam,boklu yumurta fırlatıcısı teyze ve tüm müşteriler çekti gitti. Tezgahta her şeye gülen oğlanla her şeye gülen ben kaldık. Bi karton versene dedim ve yumurtalarımı alıp oradan mutluca uzaklaştım.

Gelin karışıklıktan uzak kalamayan bu manyak size karışlıklığın en lezzetlisi olan pizza tarifi versin:)

Malzemeler:

Hamuru için;
Yarım su bardağı süt 
Yarım su bardağı sıcakken biraz bekleyip ılımış su
2 paket instant(kuru) veya yarım paket yaş maya
1 dolu ymk kaşığı şeker
2-3 tatlı kaşığı tuz
1 çay bardağı zeytinyağı veya sıvıyağ
Aldığınca un

Üst malzemeler:
Tamamen size kalmış
ancak öneri olarak;
Mısır
Mantar
Biber (yeşil veya köz)
Salam sucuk veya sosis
Zeytin (yeşil veya siyah)

Domates sosu için:
İki domates
2 diş sarımsak
1 küçük soğan
Karabiber
Tuz
1 adet küp şeker
Hot chili sosu veya evinizde bulunan her hangi bir domates sosu veya salça

En üstü için kaşar veya eriyebilen peynir 

Yapılışı:
Az ılımış suda şeker ve maya eritilip köpürtülür. 15 dakika beklenip diğer malzemeler ve en son un eklenip güzelce yoğurulur. Bu hamur mayalı olduğu için beklemesi şart. En az 1 saat maksimum istediğiniz kadar. Bekleyen hamuru açarak yuvarlak bir alt tabaka elde ediyoruz. Kalınlığı size kalmış. 
Domates sosu için; rendelenmiş domates,ince doğranmış soğan ve sarımsak ve diğer malzemeler kaynayana kadar pişirilip robottan geçirilir. Çünkü pürüzsüz olması gerekiyor. Hamurun üzerine sürmeden de dinlendirip soğutmamız en azından ılıtmamız gerekir.

Üzerine arzu ettiğiniz malzemelerden ince ince doğrayıp yerleştirmelisiniz.Naçizane önerim çabuk pişip yanabilen zeytin mısır vs malzemeleri önce daha çok pişmesi gereken salam sucuk vs. malzemeleri üste koymanız olacaktır.

Önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında üstü kızarınca 170e indirerek 5 dakika daha pişiriyoruz. Çıkarıp kaşarını veya eriyebilen herhangi bir peyniri üzerine döküp tekrar 10 dakika kadar pişiriyoruz.

Üzerine az bir baharat serperseniz daha nefis olacaktır.
Kesinlikle bekletilmeden tüketmelisiniz.

Pizzamız hazır.

Pratik Tavsiye: Pizza pişirirken tabanı güzelce ısınan bir tepsi tercih etmelisiniz,mümkünse fırın kağıdı vs. kullanmayın yoksa altı yeterince kızarmaz.

Afiyet olsun:)






4 Ocak 2015 Pazar

Tavuk Suyuna Çorba; Hastalara ve Hasta Potansiyeli Olanlara Müthiş bir Tas



Bu aralar herkesin yılbaşından sonraki tek diyaloğu aşırı derecede soğuyacak olan havalar. Önümüzdeki hafta geceleri eksi 15lere inmesinden bahsediyorlar. Şu aralar dünyanın en havalı ve mutlu insanları meteorologlar. Herkes onları dinliyor,önemliler. Yazın "bu havalar neden bu kadar sıcak lan?" diye meteoroloji müdürlüğünü arayan tipler kışın "abi sağ olun uyardığınız için" modunda teşekkür telefonları ediyor olmalılar.
Eve bakliyat,pirinç depolayanlar var. Ama bunların hepsi faydasız. Biliyorum ki ülkenin %70'ı bir hafta sonunda sümük akıtıyor olacak. Ama bu başlık altındaki tarif inanılmaz bir koruyucu ve de inanılmaz bir iyileştirici. Şu anda piyasadaki tavukların yarıdan fazlası gerçek tavuk değil. Çılgın bir bilim adamının laboratuvar eseri. Ama gariptir bu bile tavuk suyu çorbasının iyileştiriciliğine engel değil. Benim ise çorbalar arasındaki favorim.
Tabiki ben de dış etmenlerden bağımsız olarak sürekli hastayım. Neden mi? çünkü benim vücudum 63 yaşında. Biyolojik(gerçek) yaşım 24,ruhum 37 vücudumda 63 yaşında.Doğduğum günden beri böyle hiçbir zaman yaşımı hissetmedim. Ergenlikte bile "Biz çok genciz yea" falan demedim. Sürekli saçmalık yapanları aşağıladım,hep bir aile kurma çabasındaydım. Bu ruhsal yaşın etkileri. Bedensel yaşın da etkileri şu: Hareket edemiyorum. İstersem edebilirim çok şükür sakat değilim ama eğer edersem dert çıkıyor. Her yerim ağrıyor. Muhakkak bir yerimi vuruyor,çürütüyor,yakıyor,kesiyor,morartıyorum. Neden böyle bilmiyorum. Bağışıklığım minimum,sürekli hastalanıyorum. Bunun bir kısmı muhtemelen psikolojik ama emin olduğum büyük bir yüzdesi ise fiziksel. Senelerdir böyle.Çünkü Bunu sadece aile bireylerim anlıyor. "Ona iş çıkarmayalım,fazla hareket ettirmeyin,yine neyin var" falan diyorlar. Züccaciye ürünü gibiyim,herkes dokunmaya korkuyor.Tek umudum yaşlanmak ve hastalık veya sıkıntılarımla insanları boğduğum zamanın en azından karşı tarafın gözünde normalleşmesi.
Tarife gelirsek;

Malzemeler:
Arpa şehriye(5-6) yemek kaşığı
Tavuk suyu (yaklaşık 1.5 lt)

Terbiyesi için:
2 yemek kaşığı yoğurt
1 yumurta sarısı
Tuz
Karabiber
Nane

Yapılışı:
Tavuk suyunu tencereye koyup ısıtıyoruz. Kaynamaya başlarken arpa şehriyeleri atıp ara ara karıştırırarak pişiriyoruz. Bu sırada birkaç damla limon sıkabilrsiniz. Arpa şehriyeler yumuşayınca terbiye malzemelerinin hepsini ayrı bir kapta karıştırıp sıcak çorbanın suyundan birkaç kepçe alarak terbiyeyi ılıtarak çorbaya ekliyoruz. Ve bir taşım kaynarak altını kapatıyoruz.
Çorbamız hazır.

Afiyet olsun:)


1 Ocak 2015 Perşembe

Yılbaşı Arifesi ve Tabiki Mezeler

Bugün için yapılabilecek en mantıklı ve görsel olarak da insanı doyurabilecek en iyi sunumlar mezelere oluyor. Zeytinyağlılardan sonra doğal olarak yetenekli olduğumu düşündüğüm ikinci kategori mezeler.
Tarifler için aşağıdaki kelimelerin üzerine tıklayabilrsiniz:

Bu akşam soframızda;

Rus Salatası(←_←tıktık)

Haydari(←_←tıktık)

Patates Salatası(←_←tıktık)

Zeytinyağlı Dolma(←_←tıktık)

Browni(←_←tıktık)

ve tabiki bir aile geleneği tavuklu pilav var. Ailemizde ben küçükken hep yılbaşında toplanılır ve tavuklu pilav yenirdi. Daha sonra da rahmetli dedemle tombala oynardık "fasülyesine" ama kazansansak da kaybetsek de hep kardeşimle benim cebimiz dolardı.Allah rahmet eylesin. Onun gibi birini hiç tanımadım.
Sevdiklerimizi anıp yanımızdakilere tutunuduysak kutlanacak başka şeye gerek yok ama yine de yeni bir şeye başlamak heyecanlı. Evi süslemek,hediyeleşmek...Ben hep sevdim bu "gavur adetini" :D 
Okuyan ve takip eden herkese mutlu yıllar dilerim,Her şey gönlünüzce olsun.
Uzaktaki sevdiklerinize düzenleyebileceğiniz küçük tatlı bir süpriz için linki ziyaret etmenizi öneririm. 
Afiyetli seneler olsun!



Patates Salatası



Malzemeler:
4-5 orta boy patates
4-5 dal marul
2 dal taze soğan
1 tutam maydanoz
1 tutam dereotu
1 adet havuç
1 adet orta boy salatalık
1 Domates
1 soğan
Zeytinyağı
Limon
Nar ekşisi
Tuz 
Karabiber





Yapılışı:
Patatesleri güzelce yıkayıp fazla kendilerini salmayacak kadar haşlıyoruz. Haşlanmalarını beklerken havucu soyarak yıkadıktan sonra rendeliyoruz. Yeşillikleri ince ince doğrayarak büyük bir kaseye alıyoruz.Salatalığı,domatesi de soyarak küçük küpler halinde doğruyoruz.Soğanları yarım ay şeklinde doğrayarak tuz ve suyla ovarak yıkıyoruz. Haşlanan patatesleri soyarak küp küp doğruyoruz ve kaba ekliyoruz. Üzerine çok az miktarda karabiberi,tuzu,nar ekşisini ve zeytinyağını ekliyoruz. Güzelce hepsini 3-5 dakika karıştırıyoruz.Tadına bakıp malzemelerinden eksik görürseniz ekleyebilirsiniz.

Pratik Tavsiye
Patates salatasına soğan ve domates de eklenmeyedebilir ancak salata kendini salıyor. Üstelik soğan olduğu için de içinde fazla koku yapabiliyor bu yüzden bu sefer koydum ancak koymadığım zamanlar daha çok aslında.

Afiyet olsun:)




Haydari



Kaç Kişilik : 3-4

Malzemeler:


Bir tutam Dereotu

2 Küçük diş sarımsak
1 tatlı kaşığı mayonez
1 kase yoğurt
3 büyük köz biber

Yapılışı:

Dereotunu ince ince kıyıp sarımsakları rendeliyoruz. Yoğurt ve mayonezi de ekleyerek hepsini yoğurt kıvamını bulana kadar güzelce karıştırıyoruz. Ve istediğiniz şekilde doğradığınız köz biberleri (küp küp, jülyen vs.) kaseye ekliyoruz. Ve hepsini birbirine bulayarak karıştırıyoruz.

Pratik Tavsiye:

Buzdolabında kısa da olsa bir süre bekleyen mezeler daha da lezzetli olur.
Sunum sırasında üzerine zeytinyağı gezdirebilirsiniz.

Afiyet olsun:)




Rus Salatası Tarifi



Çocukluğumdan beri seve seve yediğim. İlginç bir şekilde evde yapılanıyla dışarıda yapılanının arasında devasa bir tat farkı olan bir lezzet rus salatası.
Basit malzemelerle evinizde hazırlayıp sunumlarınıza müthiş bir katkı yapabilirsiniz. Fazla miktarlarda yenilemeyeceği için azıcık yapsanız dahi yeterli olabilir.

Kaç kişilik: 4-6

Malzemeler:
1 Adet havuç
1 orta boy patates
Yarım kavanoz konserve bezelye
(veya bu üçü için hazır garnitürler;fakat tat garantisi aynı olmuyor)
Yarım paketten az düdük makarna
Yoğurt
Mayonez
1 tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı:
Patates ve Havucun kabuklarını soyup yıkıyoruz. Ve 5 er dakika arayla önce havuç sonra patates olmak üzere küp küp doğrayarak soğuk suya atarak haşlanmaya bırakıyoruz. Hafif diri olarak haşlıyoruz. Bir yandan diğer bir tencerede düdük makarnayı haşlayıp iyce yumuşayınca süzüyoruz. soğuk suya geçirip 1 dakika dinlendiriyoruz. Makarnayı,bezelyeyi,patates ve havucu büyük bir kapta topluyoruz. Ortalama bir kapta 1-2 yemek kaşığı kadar mayonez,zeytinyağı,tuz ve yoğurdu karıştırıyoruz. Kıvamı size kalmış yoğurt ve mayonez miktarını azaltıp arttırabilirsiniz.

Afiyet olsun:)




Zeytinyağlı Dolma

Biberlerin kış ayında kartlaşmasından dolayı daha çok yaz lezzeti olarak kafama kazınmış,yaprak sarmasının kolaycısı,altın günlerinin ekürisi...

Zeytinyağlı dolmanın lezzetli olması için her malzemenin iyi olması gerekiyor. Biberlerin ince kabuklu, yağın sızma zeytinyağı, soğanın bol, pirincinin iyi kavrulması gerekiyor.

Malzemeler:
2 orta boy soğan
2 su bardağı kırık pirinç
1 dolu yemek kaşığı domates salçası
1 dolu yemek kaşığı biber salçası
Tuz
Karabiber
Taze nane
Kuru Nane
yarım tavuk bulyon
Sıcak su
1 adet küp şeker
Yarım kilo dolmalık biber

Yapılışı:
Biberlerin kapağını kesip içini dışını yıkıyoruz. Tencereye dizip içlerini tuzluyoruz.
Bir tavada önce soğanları karamelize edip sonra pirinçleri ekliyoruz. Pirinçler şeffaftan beyaza dönünce salça,şeker ve baharatları ekleyerek karıştırıyoruz. Salçaların kokusu çıkınca altını kapatıp harcı biberlere dolduruyoruz. Üzerine domates parçaları,nane veya biber kapağını kapatabilirsiniz
Üzerine sıcak su ve tableti ekleyerek orta ateşte pişmeye bırakıyoruz yaklaşık 30 dakikada hazır.

Pratik Tavsiye:
Her zeytinyağlı gibi dolmanın da dinlenmesi hatta mümkünse soğuk tüketilmesi gerekiyor yoksa lezzeti anlaşılmıyor.

Afiyet olsun:)